Yıldırım Belediyesi’nin her hafta düzenlemiş olduğu Siyaset Akademisi-Uluslararası İlişkiler Okulu’na konuk olan Araştırmacı Oğuz Güngörmez, ‘Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri’ konusu hakkında katılımcıları bilgilendirdi.
Kısa adı SETA olan Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı İstanbul Araştırma Direktörlüğü Araştırmacılarından Oğuz Güngörmez, Türkiye-AB ilişkilerinin geçmişinin oldukça eskiye dayandığını söyledi. Güngörmez, “1959 yılında Türkiye, Demokrat Parti Dönemi’nde ortak üyelik için başvuru yaptı. Bu dönemde AB, Türkiye açısından bir devlet politikası haline geldi. Çünkü bu dönem Türk dış politikasının iki ana ilkesi vardı. Bunların biri statükoculuk diğeri de batıcılık ilkesidir. Bu bakımdan Avrupa Birliği’ne üye olmanın Türk dış politikası bakımından uyumlu olduğu düşünülüyordu” ifadelerini kullandı.
“SÜREÇ BOYUNCA İLİŞKİLERDE KAZANIMLAR VE KAYIPLAR BİRLİKTE OLMUŞTUR”
Türkiye-AB ilişkilerinin tarih boyunca sürekli inişli çıkışlı bir seyir izlediğini aktaran Oğuz Güngörmez, “Süreç boyunca ilişkilerde kazanımlar ve kayıplar birlikte olmuştur. Mesela 1959 yılı ortak üyelik başvurusu olumlu bir seyirle ilerlerken 1960 yılında gerçekleşen 27 Mayıs Darbesi ilişkileri kötü etkilemiştir” sözlerini kullandı.
Günümüzde de bu inişli çıkışlı sürecin devam ettiğini bildiren Güngörmez, son yıllarda bu inişli çıkışlı sürecin yerini krizlerle dolu bir ilişki şekline bıraktığını aktardı. Güngörmez, “Avrupa içinde yaşanan, Türkiye’de yaşanan ve uluslararası sistemde yaşanan gelişmelerden ilişkiler etkileniyor. Fakat şunu belirtmekte fayda var. Bu iki aktörün 1959 yılından bu yana karşılıklı bağımlılığından söz edebiliriz” cümlelerini ekledi.
1959 yılından itibaren karşılıklı bağımlılığı oluşturan çeşitli iş birliği alanlarından ve yapısal sorunlardan bahseden Güngörmez, “Bu iş birliği alanlarında ‘ekonomi, güvenlik, mülteci krizi ve enerji’ ön plana çıkarken, yapısal sorunlarda ise ‘PKK Sorunu, 15 Temmuz ve FETÖ Sorunu, Aşırı Sağın Yükselmesi, Üyelik Müzakereleri, Dış Politika Gelişmeleri’ ön plana çıkıyor” açıklamalarında bulundu.
“TÜRKİYE ESKİ TÜRKİYE DEĞİL”
Avrupa Birliği ilişkilerinin günümüz sonuçlarından bahseden Araştırmacı Oğuz Güngörmez sözlerini şöyle tamamladı:
“İlişkilerde karşılıklı bağımlılığın mevcut olduğunu görüyoruz. 1959 yılında tesis edilen kurumsal yapı çeşitli karşılıklı bağımlılık alanları oluşturmuş vaziyettedir. Fakat şöyle bir durum var; AB eski AB değil. Türkiye de eski Türkiye değil. Hem bu ülkelerde yaşanan gelişmeler hem de uluslararası yapıdaki değişmeler ile bu ilişkilerin yeniden tanımlanması, yeniden bir zemine oturtulması gerekiyor. Eşit göz hizasında bir ilişkinin oluşturulması önemlidir. Bu krizli ilişkilerde artık Türkiye ne yapıyor? ‘Avrupa Birliği ile ilişkilerim kötü’ diyerek yerinde durmuyor. Artık AB ile Avrupa Kıtası’nı farklı bir şekilde düşünerek birbirinden ayrı tahayyül ederek tek tek iyi ilişkiler kurmaya yönelik adım atıyor.
Bu ilişkilerin meyvelerini aldığımızı da düşünüyorum. Romanya, İtalya, Macaristan, Birleşik Krallık gibi ülkelerle gayet iyi ilişkiler tesis edildi. Ne yapılması gerekiyor? İlişkilerin rasyonelleştirilmesi gerekiyor. Yani teknik konuların siyasi konulardan ayrılması gerekiyor. İşin bir de empati boyutu var. Avrupa Birliği liderlerinin, Türkiye’nin içinden geçmiş olduğu bu durumu, bu süreci ben iyi bir şekilde değerlendiremediklerini, okuyamadıklarını düşünüyorum. Türkiye artık ekonomisi ile siyasi istikrarıyla, savunma sanayisi ile güvenlik alanında yapmış olduklarıyla çok önemli bir ülke haline geldi. Bu yüzden Avrupa Birliği’nin ve Avrupa ülkelerinin Türkiye’yi anlaması için aynı şeyleri yaşamaları gerekmiyor. Türkiye eski Türkiye değil. Bu yeni gerçekliğiyle her iki aktör tarafından da kabul edilmesi gerekiyor. O zaman bu sorunlara bakışların değişeceğine ve kapsamlı bir şekilde önemli iş birliği alanlarının hayata geçirileceğini düşünüyorum.”